Ay Bana Bir Şiddetler Oluyor!
Tüm canlılar ölümü kucaklamadan önce yaşama tutunmak isterler. Yaşam mücadelesinde ise en temel duygudur öfke. Öfke nasıl mı hayatta tutar? İzninizle anlatayım…
Doğadaki tüm canlıların hayatta kalabilmek için kendilerince geliştirdikleri savunma yöntemleri bulunmaktadır. Bitkiler zehir, acı gibi salgılar ile doğada varlıklarını sürdürebilirken; hayvanlar fiziksel ve kimyasal sistemlere sahiplerdir. Kimi hayvan zehri ile kendini korurken, kimisi pençeleri gibi fiziksel yapılarını kullanmaktadır. İnsan ise bu canlılar içinde en güçlü savunma sistemine sahip olan hayvandır ki bu savunma sahip olduğu beyin yapısıdır. İnsanın zehri yoktur, yırtıcı pençelere veya kaçabilecek hıza sahip değildir fakat kendisini savunmak için üretebileceği aletleri tasarlayan bir zihne sahiptir ki işte doğada ki en tehlikeli savunma sistemi budur. İnsanın kendisini savunmak için ihtiyacı olan duygu ise şefkat, mutluluk, neşe, sevinç, heyecan değildir. Tam aksine ihtiyacı olan duygular tam olarak korku ve öfkedir. Korku daha çok kaçma tepkisine neden olurken, öfke saldırı tepkisine neden olur. Bu açıdan bakıldığında en tehlikeli duyguya öfke diyebiliriz. Öfke hayatta tutar mı? Evet tutar. Ne kadar bir öfke ile hayatta kalabiliriz? Fazla mal göz çıkarmaz fakat fazla öfke can çıkarabilir.
Öfkemizi kendimizi fiziksel olarak savunmak için kullanabiliyoruz. İnsan diğer canlılardan farklı olarak sadece canını savunan bir canlı değil hakkını, haksızlığını, doğrusunu, yalanını, sevdiğini, korkusunu, zevkini, yetersizliğini, bencilliğini, arzusunu, hırsını, cahilliğini, evini, barkını ayriyeten inancını da savunan bir canlıdır. İnsanı tehlikeli yapan canını savunması değil canı dışında savunduklarıdır. Siz bir topluluğa “aranızda hırsız var” diye suçlama da bulunursanız en şiddetli tepkiyi hırsızın kendisinden alırsınız. Zeki bir hırsız ile karşı karşıya iseniz kendinizi hırsızlıkla suçlanırken dahi bulabilirsiniz.
Kendisini doğal yollarla savunmak her canlının en doğal hakkıdır. İnsan ise bu doğaya aykırı davranan tek canlıdır. Kendisini doğanın sert koşullarından korumak için mağaralara kapatan insan, kendisini koruyan mağaralarda ölümcül silahlar üreten insana evrildiğinde doğa karşısındaki yetersizliğinin açığa çıkardığı öfke ile tüm doğaya hakim olma arzusuna yenik düşerek doğadaki şiddetin tek temsilcisi olarak yaşamına devam eder.
Yetersizlik hisleri insanın öfkesinin en şiddetli kaynaklarından biridir. Yetersizlik hisleri ile yüzleşemeyen insan evladı önce bu hislerini kendisi dahi göremeyecek şekilde gizler. Yıllarca gizli kalan hislerin içten içe yarattığı öfke ile baş edemeyen insan, şiddeti akla hayale sığamayacak şekillerde ortaya çıkarabilir. En güçlü savunma en zayıf noktaya uygulanır. En şiddetli savunduğunuz durum aslında en zayıf noktanızdır. Her şeye muktedir olduğuna inandırılarak yetiştirilen insan, yetersizliğini fark ettiğinde en güçlü savunması olan öfkenin doğurduğu şiddeti kullanarak zayıflığını gizleyecektir.
Freud’ un temel varoluşumuzda tanımladığı üçlüden libido ve agresyon insan doğasının temelinde yer almaktadır. Libidinal enerji agresyon ile ilişkilendirildiğinde, libidinal yetersizlik agresyonu besleyen en güçlü etmen olarak karşımıza çıkabilir. Günümüzde kadına uygulanan erkek şiddetinin temelinde güçlü bir şekilde libidinal yetersizlik yatmaktadır. Kadına sahip olma arzusundaki ataerkil gücün temsili olan erkek, doyumu sağlayamadığını fark ettiği anda bölgesini kaptırma korkusunda olan aslan misali saldırıya geçecek ve ölümüne vereceği mücadelede ya rakibini ya da sahip olmaya çalıştığı kadın nesnesine başkasının sahip olma düşüncesine tahammül edemeyerek yok etme yoluna gidecektir (bknz. “ya benimsin ya kara toprağın”). Fark ettiğimiz bir şey varsa o da şiddetimizin kaynağını fark edemediğimizdir.
Doğa evriliyor, uyum sürecinde insan düşünceleri de evriliyor. Hayatta kalmak istiyorsak düşüncelerin ortaya çıkardığı duyguların da evrilmesi gerektiği gerçeğini kabullenmek durumundayız. Sevgi evrildi, aşk evrildi, tutku evrildi, heyecan evrildi. Öfke ise hala mağaralardaki formunu koruyor. Modern bir toplumda mı yaşıyoruz? Teknoloji olarak evet, bireysel insan kimliği olarak hala en ilkel halimizdeyiz.